İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davası 2025
- Hasan Can Uca
- 4 Oca
- 20 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Oca
İştirak (Çocuk) Nafakası Nedir?
İştirak nafakası, çocuğun bakım, eğitim ve diğer temel ihtiyaçlarının karşılanması için velayet hakkı kendisine verilmeyen eş tarafından mali gücüne orantılı olarak ödenen nafaka türüdür. Bu nafaka, Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 182/3 ve m. 329 hükümlerine dayanarak düzenlenir. İştirak nafakasının amacı, çocuğun yaşam standardını korumak ve ebeveynlerin çocuklarına karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamaktır.
TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 182/3
Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 329
Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.
İştirak (Çocuk) Nafakası Kime Verilir?
İştirak (çocuk) nafakası, velayet hakkı kendisine verilen eşe, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla verilir. Çocuğun velayetinin anne ve babadan ikisine de verilmediği ve vasi atanması durumunda ise, hem anne hem baba iştirak nafakası ödemekle yükümlüdür. Evlilik dışında doğan çocuklar için de TMK m. 329 gereği nafaka talep edilebilir.
İştirak (Çocuk) Nafakasını Kim Öder?
İştirak (çocuk) nafakası, velayet hakkı kendisine verilmeyen eş tarafından ödenir. Bu nafakanın tutarı, nafaka yükümlüsünün mali gücüyle orantılı olarak hakim tarafından belirlenir. Nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu ve çocuğun ihtiyaçları dikkate alınarak uygun bir miktar tayin edilir.

İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Mümkün Müdür?
TMK madde 331 uyarınca iştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) mümkündür. Ancak bunun için nafaka yükümlüsünün mali durumunda ciddi bir azalma yaşaması veya çocuğun ihtiyaçlarında bir azalma gibi şartların oluşması gerekmektedir. Nafaka tutarının azaltılması talebi, hakim tarafından hakkaniyet ilkesi çerçevesinde değerlendirilir.
TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 331
Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.
Hangi Durumlarda İştirak (Çocuk) Nafakası İndirilebilir?
Şu durumlarda iştirak nafakasının indirilmesi mümkündür:
Nafaka yükümlüsünün mali gücünde ciddi azalma (ciddi hastalık, işsizlik vb.).
Çocuğun ihtiyaçlarının azalması.
Nafaka yükümlüsünün yeni yükümlülüklerinin doğması (yeni bir çocuğun doğması gibi).
Velayet hakkı sahibinin ekonomik gücünün ciddi oranda artması.
Ancak nafaka yükümlüsünün kusuru nedeniyle mali gücünde azalma yaşaması (örneğin, kasti olarak işinden ayrılması, nafakaları zamanında ödemeyerek birikmesine sebep olması) durumunda çocuk nafakasının indirilmesi talebi reddedilecektir.
Anlaşmalı Boşanma ile Kararlaştırılan İştirak (Çocuk) Nafakası İndirilebilir mi?
Anlaşmalı boşanma sonucunda kararlaştırılan iştirak (çocuk) nafakasının indirilebilmesi için olağanüstü değişikliklerin gerçekleşmesi gerekmektedir.
Nafaka yükümlüsü tarafından kendi kusuru nedeniyle oluşan mali zorluklar nafakanın indirilmesi için yeterli sayılmaz.
Anlaşmalı boşanmada nafaka tutarını kabul eden tarafın, boşanma sonrası kısa süre içinde nafakanın indirilmesini talep etmesi iyi niyet kurallarına aykırı kabul edilir.
Ancak olağanüstü şartlarda protokoldeki iştirak nafakası hükmünün yeniden düzenlenebileceğini kabul edilebilmektedir.
Sonuç olarak, nafaka yükümlüsü tarafının mali gücünde olağanüstü bir değişiklik olmadan, anlaşmalı boşanma ile kararlaştırılan nafakanın indirilmesi söz konusu olmayacaktır. Nafaka, esas olarak çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde düzenlenir ve bu ilkeden sapma yaşanmamalıdır.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davasında Yetkili Mahkeme Hangisidir?
İştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında yetkili mahkeme, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 177. maddesi gereğince belirlenir.
TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 177
Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Nafaka alacaklısı, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılacak iştirak nafakası davalarında, kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açma hakkına sahiptir. Bu yetki kuralı, iştirak nafakasının artırılması, azaltılması ve kaldırılması taleplerini de kapsamaktadır.
Boşanma davasından ayrı olarak açılan iştirak nafakası davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Nafaka davalarında kesin yetki kuralı bulunmadığı için davalı, süresi içinde yetki itirazında bulunmazsa davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davasında Görevli Mahkeme Hangisidir?
İştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında görevli mahkeme, aile mahkemesidir. Aile mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenen asliye hukuk mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakmakla görevlidir.
Görevli mahkeme, iştirak nafakasının boşanma davası içinde ya da boşanma kararından sonra ayrı bir dava olarak talep edilmesi fark etmeksizin aile mahkemesidir.
Aile mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde, asliye hukuk mahkemesi görev yapar.
Sonuç olarak iştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında yetkili mahkeme, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi olup, görevli mahkeme ise aile mahkemesidir.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davasında İspat Nasıldır?
İştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında ispat yükü, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereğince davacıya aittir. Kanunda aksi düzenlenmediği sürece, davacı taraf, nafakanın indirilmesi için dayandığı olguları ispat etmekle yükümlüdür. Özellikle nafaka yükümlüsü olan davacı, mali durumunda önemli bir değişiklik olduğunu somut delillerle ortaya koymak zorundadır.
TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 6
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
İştirak nafakası kamu düzeniyle ilgili bir konu olduğu için hakim, davada kendiliğinden delil toplayabilir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının adil bir şekilde belirlenebilmesi için hakimin kapsamlı bir araştırma yapması gerekmektedir.
Tanık, bilirkişi raporları, keşif gibi delillerden yararlanılabilir. Taraflar, mali güçlerini ve malvarlıklarını gösteren belgeleri mahkemeye sunarak delil sürecine katkı sağlamalıdır.
İştirak nafakasının indirilmesi davasında davacının gelirinde ciddi bir azalma, hastalık veya çalışamama gibi durumların belgelerle ispatı gereklidir. Yine yeni bir çocuğunun doğması gibi mali sorumluluklarının arttığını ispat etmesi gereklidir.
Sonuç olarak iştirak nafakasının indirilmesi davasında ispat yükü, mali durumunda önemli bir değişiklik olduğunu iddia eden nafaka yükümlüsü davacıya aittir. Hakim, adil bir karar verebilmek için re'sen delil toplayabilir ve tarafların sunduğu belgeleri değerlendirir.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davasında Harç Nasıl Hesaplanır?
İştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında harç hesaplama, Harçlar Kanunu ve uygulamadaki düzenlemelere göre yapılır. İştirak nafakasının indirilmesi davasında;
Davacı, dava açarken başvurma harcını ödemekle yükümlüdür.
Ayrıca nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak ödenir.
Harç tutarı, azaltılmak istenen nafaka miktarı üzerinden hesaplanır ve bir yıllık nafaka tutarı esas alınır.
İştirak nafakasının indirilmesi davasında harç tutarı somut miktarlara dayalı olarak hesaplanmaktadır.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davasında Vekalet Ücreti Çıkar mı?
İştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında vekalet ücreti çıkabilir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve HMK (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) hükümlerine göre nafaka davalarında vekalet ücretinin hesaplanması belirli kriterlere bağlıdır. İştirak nafakasının indirilmesi talepli davalarda, azaltılan nafaka miktarının bir yıllık tutarı üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplanır.
Davacı nafaka yükümlüsü tarafından açılan nafakanın kaldırılması veya indirilmesi davasında HMK’nin 326. maddesi uygulanır.
HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU MADDE 326
Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
İştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasının kısmen kabul edilmesi halinde, reddedilen kısım yönünden vekalet ücreti, nafaka alacaklısı lehine hükmedilir. Aynı şekilde kabul edilen kısım yönünden davacı nafaka yükümlüsü lehine de vekalet ücretine hükmedilir.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davası Ne Zaman Açılır?
İştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) davası için zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Nafaka yükümlüsünün ekonomik koşulları değiştiğinde veya diğer şartlar oluştuğunda her zaman dava açmak mümkündür.
Nafakanın indirilmesini gerektirecek bir neden bulunmayan durumlarda, çok kısa aralıklarla açılan davalar reddedilir. Bu nedenle, davanın açılabilmesi için ekonomik veya sosyal koşullarda gerçek ve somut değişikliklerin olması gerekmektedir.
Sonuç olarak iştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi davası, şartların oluşması halinde herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın her zaman açılabilir. Ancak mahkeme, tarafların ekonomik durumlarındaki değişiklikleri ve hakkaniyet ilkesini dikkate alarak karar verir.
Hukuk Büromuzun Hizmetleri
İştirak (çocuk) nafakasına ilişkin süreçler, tarafların hak ve yükümlülüklerini doğru bir şekilde değerlendirmeyi gerektirir. Nafakanın belirlenmesi, artırılması, azaltılması veya kaldırılması gibi konularda detaylı hukuki bilgi ve uzman desteği önem taşır. Hukuk büromuz, bu süreçte ihtiyaç duyabileceğiniz hukuki danışmanlık ve temsil hizmetlerini profesyonel bir şekilde sunmaktadır.
Konuyla ilgili olarak Anlaşmalı Boşanmada İştirak (Çocuk) Nafakası 2025, İştirak nafakasını (çocuk nafakası) kim icraya koyabilir? 2024, Açıklama yazmadan yapılan nafaka ödemesi geçerli midir?, Nafaka borçlusu tarafından çocuğun okul aidatına ilişkin olarak yapılan açıklamasız ödemeler nafaka ödemesi sayılır mı? yazılarımızı okuyabilirsiniz.
Sorularınız ve destek talepleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İştirak (Çocuk) Nafakasının İndirilmesi (Azaltılması) Davası İle İlgili Yargıtay Kararları
Nafaka yükümlüsünün kendi kusuruyla nafaka borcunu zamanında ödemeyerek borcun birikmesine sebep olması sebebiyle iştirak nafakasının azaltılması davasının reddi gerektiğine ilişkin Yargıtay Kararı:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/820 E., 2014/8178 K.
MAHKEMESİ : KASTAMONU 1. ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2013
NUMARASI : 2012/322-2013/340
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, 28.07.2011 tarihli nafaka artırım kararıyla yoksulluk nafakasının aylık 200,00 TL'ye; iştirak nafakalarının müşterek 4 çocuk için ayrı ayrı 175,00 er TL'ye çıkarıldığını, davalının hem artan nafaka hem de birikmiş nafaka nedeniyle müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, devlet memuru olan müvekkilinin maaşından aylık 725,00 TL gibi çok yüksek bir kesinti yapılmaya başlandığını, müvekkilinin maddi olarak sıkıntıya düştüğünü belirterek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, her bir çocuk için ödenen iştirak nafakasının aylık 100,00 TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; 4 çocuğuyla ile birlikte yaşadığını, asgari ücretle çalıştığını, kızları E.'nin liseye, Ecem'in üniversite hazırlık kursuna, Gamze ve Gizem'in ilköğretim 2. sınıfa gittiğini, kirada oturduğunu, mevcut ekonomik koşullara göre davacının ödediği yoksulluk ve iştirak nafaka miktarlarının cüzi olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; tarafların müşterek çocukları 01.04.1993 doğumlu Ecem ve 25.04.1994 doğumlu Ezgi'nin 18 yaşını doldurmaları nedeniyle davalı anne aleyhine açılmış davanın husumet yokluğundan reddine, 200,00 TL olarak ödenen yoksulluk nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 100,00 TL'ye indirilmesine, müşterek çocuklar Gizem ve Gamze için ayrı ayrı 175,00 TL olarak ödenen iştirak nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere ayrı ayrı 150,00 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakasının indirilmesi istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu'nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Bu bağlamda; nafakanın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir.
TMK'nın 176/3.maddesinde de; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamıştır ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği belirtilmiştir.
Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek tespit edilir.
Somut olayda; tarafların 2007 yılında boşandıkları, davalı eş lehine 100,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek 4 çocuk lehine ayrı ayrı 100,00 er TL iştirak nafakasına hükmedildiği, 2011 yılında davalının açtığı nafaka artırım davasıyla yoksulluk nafakasının 200,00 TL'ye; iştirak nafakalarının 175,00 TL'ye çıkarıldığı; davacının birikmiş nafaka borcuyla birlikte artan nafaka miktarını ödemekte zorlandığı ve maaşınından aylık 725,00 TL kesinti yapıldığı gerekçesiyle 03.07.2012 günü eldeki davayı açtığı, davacının öğretmen olduğu, 2.000,00 TL civarında aylık gelirinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından; nafaka artırım kararının kesinleştiği 12.03.2012 tarihiyle eldeki nafakanın indirilmesi davasının açıldığı 03.07.2012 tarihi arasında nafaka yükümlüsünün ekonomik ve sosyal durumunda her hangi bir değişiklik olmadığı, nafaka alacaklısı kadının ekonomik ve sosyal durumunda da yoksulluk nafakasının indirilmesini gerektirecek bir değişikliğin bulunmadığı, buna karşın geçen zaman içinde çocukların yaşlarının büyüdüğü, bunun doğal sonucu olarak da ihtiyaçlarının artığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacı, birikmiş nafaka alacağı nedeniyle maaşından yüksek oranda kesinti yapıldığını, kesintilerden sonra kalan bakiye maaşın geçimi için yeterli olmadığını gerekçe göstererek eldeki davayı açmış ve mahkemece de talebi yerinde görülerek yoksulluk ve iştirak nafaka miktarlarında indirim yapılmış ise de; nafaka borcunu zamanında ödemeyerek borcun birikmesine neden olan davacının, borcunun artmasına kendisi neden olduğundan, hiç kimsenin kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ilkesi göz ardı edilerek yazılı gerekçelerle nafakaların indirilmesi yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; en son nafaka artırımın yapıldığı tarihle, eldeki nafakanın indirilmesi davasının açıldığı tarih arasında nafaka yükümlüsü olan davacının ekonomik ve sosyal durumunda yoksulluk ve iştirak nafakası miktarlarında indirim yapılmasını haklı kılacak bir değişikliğin olmadığı göz önünde bulundurularak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Nafaka yükümlüsünün kanser hastalığına yakalanarak malulen emekli olması sebebiyle iştirak nafakasının azaltılması gerektiğine ilişkin Yargıtay Kararı:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/15229 E., 2013/13652 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dilekçesinde; boşanma kararı ile velayeti davalı anneye verilen müşterek çocuk... için aylık 1000 TL iştirak nafakasına ve her yıl TEFE-TÜFE endeksi oranında artırılmasına hükmedildiğini; o dönemde müvekkilinin çalıştığını, ancak, kanser hastası olan müvekkili hakkında %86 oranında özürlü olduğu raporu verildiğinden, müvekkilinin "malulen" emekli olduğunu; aylık 1205 TL geliri ile, 04.03.2009 tarihli ilamla hükmolunan aylık 1000 TL iştirak nafakasının ödenmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek; öncelikle nafakanın tümden kaldırılmasını, bu talepleri yerinde görülmezse nafakanın indirilerek aylık 150 TL'ye karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların anlaşmalı olarak boşandığını, davacının iştirak nafakasını kendi rızası ile kabul ettiğini, kanser hastalığının yeni oluşmuş bir vakıa olmadığını, boşanma süresinde ve öncesinde davacı tarafın bilgisi dahilinde olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; "....mahkemece onaylanan protokolün taraflar içinde bağlayıcı olduğu, ancak olağanüstü şartların varlığı halinde bu konuda yeniden değerlendirme yapılabileceği, davacının ekonomik durumundaki kötüleşmeyi ve olağanüstü şartların varlığını somut beyan ve delillerle ispatlayamadığı, davacının boşanma döneminde de rahatsızlığının olduğu, malulen emekli olmuşsa da daha sonra çalışmaya devam ettiği, kendi isteğiyle işten ayrıldığı, kredi çekerek araç aldığı; davalının boşandıkları zaman ki ekonomik durumu ile şu anki ekonomik durumu arasında bir fark olmadığı, halen katip olarak çalıştığı, buna göre boşanmadan sonra olağanüstü şartların ortaya çıktığı ve davacının ekonomik durumunun kötüleştiği yönünde mahkememizde bir kanaat oluşmadığından davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur, gerekçesiyle" davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
İştirak nafakası; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana-babanın mali durumuna göre takdir edilir. Ayrıca, nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şeklide dikkate alınır.
Davada, önceki iştirak nafakasının ödenmesinde zorluk çekildiği belirtilerek, iştirak nafakasının kaldırılması, olmadığında indirilmesi istenilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 327.maddesinde "Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır" hükmü; 330.maddesinde "Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir." hükmü; 331 maddesinde de; "Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır." hükmü getirilmiştir.
Hakim, nafaka takdirinde; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasında bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyacak bir karar vermelidir.
İştirak nafakasının miktarı tayin edilirken, müşterek çocuğun ihtiyaçları yanında, nafaka yükümlüsünün gelir durumunun da dikkate alınacağı ve durumun değişmesi halinde nafakanın miktarının yeniden belirleneceği veya kaldırılacağı hususlarında duraksama yoktur.
Nafaka miktarının yeniden belirlenmesi ya da kaldırılması için durumun değiştiğinin ilgilisi tarafından ispat edilmesi gerekir.
Mahkemece, her ne kadar, davacının gelir durumunda önceki nafaka takdirine göre bir değişiklik olmadığı belirtilerek, nafakanın indirilmesi talebi de red edilmiş ise de; davacının kanser hastası olduğu, bu nedenle malulen emekli olduğu anlaşılmaktadır. Kanser hastası olan bir kişinin yeniden çalışma şartlarını kaybettiği, bu nedenle, aldığı emekli maaşıyla geçinmek zorunda bulunduğu da bir gerçektir.
Davacının (nafaka yükümlüsünün) aldığı maaşla küçük için hükmedilen nafakayı ödemesi ve kendi geçimini sağlaması mümkün gözükmediğine göre, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, nafakanın bir miktar indirilmesi hakkaniyet icabıdır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlarda yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde, davanın reddine dair hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Nafaka alacaklısının maddi durumunun iyileşmesi sebebiyle iştirak nafakasının azaltılması gerektiğine ilişkin Yargıtay Kararı:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6469 E., 2017/14754 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kişisel İlişkinin Yeniden Düzenlenmesi-İştirak Nafakasının İndirilmesi
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; kısmen bozulmasına, kısmen onanmasına dair Dairemizin 11.07.2017 gün ve 1111-8755 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2014 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Mahkemece; davacı babanın velayeti annede bulunan ortak çocuk 09.09.2011 doğumlu ... ile kişisel ilişkisinin yeniden düzenlenmesi ve iştirak nafakasının azaltılması davasında, baba ile ortak çocuk arasında daha önce düzenlenen kişisel ilişkinin artırılmasına ve ortak çocuk yararına daha önce hükmedilen aylık 600,00 TL iştirak nafakasının "davalı annenin tarafların boşanmalarından sonra düzenli gelir getiren bir işe girdiği ve davacı baba ile denk miktarda gelir elde ettiği" gerekçesiyle aylık 400,00 TL ye indirilmesine ve belirlenen nafakaya her yıl ... oranında artırım yapılmasına karar verilmiş, davalı tarafından temyiz edilen hüküm Dairemizin 11.07.2017 gün ve E.2017/1111-K.2017/8755 sayılı ilamıyla "Tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, 12.07.2013 tarihinden davanın açıldığı 01.12,2015 tarihine kadar iştirak nafakasının azaltılmasını gerektirir koşulların oluşmadığı bu sebeple davacı baba tarafından açılan iştirak nafakasının azaltılması davasının reddi gerektiği" gerekçesiyle hüküm iştirak nafakasının azaltılması kararı yönünden bozulmuş, bozma ilamına karşı davacı baba tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır (... m.331). Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların 12.07.2013 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıkları, hükümde velayeti anneye bırakılan ortak çocuk lehine babanın aylık 600,00 TL iştirak nafakası ödemesinin kararlaştırıldığı, eldeki davanın ise 01.12.2015 tarihinde açıldığı, davalı annenin boşanma tarihinde düzenli gelir getiren bir işi bulunmadığı halde 24.09.2015 tarihinde aylık 2.500,00 TL gelir getiren bir işte çalışmaya başladığı ve davanın devamı süresince gelirinde br değişiklik meydana gelmediği, buna karşılık davacı babanın ise boşanma tarihinde ve eldeki davanın devamı süresince kamuda öğretmen olarak çalıştığı ve aylık 2.700,00 TL gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının boşanma karar tarihinden sonra değiştiği anlaşıldığına göre, ortak çocuk yararına hükmolunan iştirak nafakasının azaltılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki bu husus ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığından, davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 11.07.2017 gün ve E.2017/1111-K.2017/8755 sayılı sayılı iştirak nafakasına ilişkin (2) nolu bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan sebeple onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davacının karar düzeltme isteğinin Hukuk Usulü Muhakemeleri kanununun 440-442. maddeleri gereğince kabulüne, Dairemizin 11.07.2017 gün ve E.2017/111 DK.2017/8755 sayılı sayılı iştirak nafakasına ilişkin (2) nolu bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.12.2017 (Salı)
Anlaşmalı boşanmadan kısa süre sonra açılan iştirak nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasının reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Kararı:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9940 E., 2017/669 K.
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı; tarafların. Mahkemesinin 2012/795 esas sayılı dosyasında çekişmeli boşanma davasının yargılama aşamasında haricen anlaştıklarını ve anlaşma protokolü kapsamında boşandıklarını, anlaşma protokolü kapsamında müşterek çocuğun velayetinin davalıya verilmesine, çocuk için aylık 1.500,00 TL iştirak nafakasına, 500,00 TL eğitim masrafının davacı tarafından karşılanmasına, davacıya ait aracın bedelsiz olarak davalıya devrine, çocuğun özel sağlık sigortasının davacı tarafından ödenmesine, davalının taşınma masrafı olarak 1.000 TL nin davacı tarafından ödenmesine karar verildiğini, kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiğini, davadan sonra müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, protokol imzalandığında davacının 9.000 TL brüt maaşla çalışığı işten iradesi dışında çıkarıldığını, 7 aydır işsiz olduğunu, oturduğu dairenin aylık kirasının 400 TL olduğunu, davacının bu süreçte yükümlülüklerini yerine getirmeye çalıştığını, davacının söz konusu yükümlülükleri kabul ederken aldığı maaşın yeterli olduğunu ancak mevcut durumda edimlerini yerine getiremeyecek duruma düştüğünü ileri sürerek, iştirak nafakası ve eğitim giderinin dava tarihi itibariyle kaldırılmasına, talebin kabul edilmemesi halinde iştirak nafakası ve eğitim giderinin 150'şer TL ye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; boşanma ilamının 11/12/2013 tarihinde kesinleştiğini ancak davacının beyanında işten 08/12/2013 tarihinde işten çıkarıldığını beyan ettiğini, davacının buna karşın bu hususu temyiz konusu yapmadığını, davacının dava devam ederken mevcut olan ekonomik durumunun kötü olduğunu bu davada ileri süremeyeceğini, davacının geçici olarak bir kaç ay işsiz kalmasının nafakanın kaldırılması ve indirilmesi için geçerli bir neden olmadığını, davacının iyi niyetli olmadığını, alacaklar yönünden icra takibi başlattıklarını, davacının adresine tebligat yapamadıklarını, halen arkadaşının yanında kaldığını beyan ettiğini ve kira ödemesinin mümkün olmadığını, şahsi borcunun nafakanın kaldırılması ile irtibatlı olmadığını, ekonomik koşullar ve çocuğun ihtiyaçları dikkate alındığında nafakanın artırılması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, iştirak nafakasının kaldırılması talebinin reddine, iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 750 TL'ye indirilmesine, eğitim giderinin kaldırılması ve indirilmesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma davası sonucunda, müşterek çocuk lehine hükmedilen iştirak nafakası ve eğitim giderinin kaldırılması, mümkün olmaması halinde indirilmesi talebine ilişkindir.
Somut olayda, tarafların . 11.12.2013 tarihinde kesinleşen ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, müşterek çocuğun velayetinin davalıya bırakıldığı, çocuk için aylık 1.500 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, nafakanın 01.09.2015 tarihinden geçerli olmak üzere Üfe oranında artırılmasına karar verildiği görülmüştür. Eldeki dava ise 01.07.2014 tarihinde açılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalının ev hanımı olduğu, tanık beyanına göre özel ders verdiği, aylık 6.000 TL geliri olduğu, çocuğu ile birlikte 1.400 TL karşılığında kirada oturduğu, davacının satış pazarlama işinde çalıştığı, 1.500 TL geliri olduğu, 900 TL (beyanına göre arkadaşı ile ikamet ettiği yerin kirasının 450 TL'sini ödediği) karşılığında kirada olduğu, bankalara 57.500 TL borcu olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının daha önce çalıştığı işyerinden alınan yazı cevabına göre, davacı 12.09.2012-08.12.2013 tarihinde satış müdürü olarak çalışmış, 08.12.2013 tarihinde organizasyoneli değişiklik nedeniyle işten çıkartıldığı, 2013/Aralık ayında 12.713, 04 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Gelen yazı cevabına göre de, davacının 2014/4. ayında girdiği işten 04.08.2015 tarihinde çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
TMK.'nın 182/2.maddesinde; Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.
TMK'nın 327/1.maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 328/1.maddesi hükmü gereğince ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
TMK'nın 330.maddesindeki düzenleme; nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir.
TMK'nın 331.maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.
Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arz eder.
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.
Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.
Hal böyle iken, somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davacı dava tarihinde daha önce çalıştığı işten elde ettiği gelirden daha düşük gelir elde ediyorsa da, davacının boşanma kararı kesinleşmeden evvel söz konusu işten çıkartıldığı, davacının bu hususu temyiz konusu yapmadığı, bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuk lehine olan iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi talebinin, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ihtiyaçları karşısında, iyi niyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı açık olup, davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı da değerlendirildiğinde, mahkemece nafakanın indirilmesi talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Nafaka davalarında kesin yetki kuralının olmadığına ilişkin Yargıtay Kararı
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2022/10682 E., 2022/13588 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki davada İzmir 11. Aile ve Bursa 4. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresinde kalan Mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanun'un 36/3. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan Adlî Yargı İlk Derece Hukuk Mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
Dava, nafakanın kaldırılması istemine ilişkindir.
İzmir 11. Aile Mahkemesince, tarafların İzmir 7. Aile Mahkemesinin 2016/315 Esas 2017/554 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, boşanma sonucunda davalının Osmangazi / Bursa İline yerleştiği, halen Osmangazi'de ikamet ettiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
Bursa 4. Aile Mahkemesince, dava dilekçesinin davalı ...'ye 27/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça dosyaya sunulan bir yetki itirazı talepli cevap veya ayrı bir yetki itirazı dilekçesi bulunmadığı, hal böyle olunca 6100 sayılı HMK'nın 19. maddesi hükmü uyarınca işbu davada İzmir 11. Aile Mahkemesinin yetkili ve görevli hale geldiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Nafaka davalarında kesin yetki kuralı bulunmayıp, 6100 sayılı HMK'nın 6. maddesi gereğince genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir.
Bunun yanında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 177. maddesinde ise boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Nafaka davalarında kesin yetki kuralı olmayıp somut uyuşmazlıkta yetki itirazı da bulunmadığına göre, mahkemece re'sen yetkisizlik kararı verilemez. Bu durumda uyuşmazlığın, davanın ilk açıldığı İzmir 11. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanun'un 36/3. maddesi gereğince; İzmir 11. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 10.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İştirak (çocuk) nafakasının indirilmesi (azaltılması) davasında vekalet ücretine ilişkin Yargıtay Kararı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/15777 E., 2017/16106 K.
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı; sigortalı olarak bir işte çalışan ve yetim aylığı alan, ayrıca evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşayan davalı lehine hükmedilmiş olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiş ve Dairemizin 21.6.2016 günlü ve 2016/6198 E. 2016/9611 K. sayılı ilamı ile;
(...Dosyadaki yazılara,kararın dayanağı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
(…) Dava konusu olayda, davalı düzenli bir işte çalışmaya başlamıştır. Bu durumda davalının yoksulluğu tamamen ortadan kalkmamakla birlikte durumunda bir miktar iyileşme olduğu, bu hususun nafaka miktarının tayininde nazra alınacağı gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...)
Gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren 350 TL'den 250 TL’ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın tüm, davalı tarafın ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 9. maddesi;“ Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, avukatlık ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz.
Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez." hükmünü içermektedir.
Diğer taraftan; nafaka davalarında miktarı takdir hakime aittir. Bu nedenle iki tarafında kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılacağına ilişkin HMK'nun 326/2 maddesi hükmü nafaka davalarında uygulanmaz.
Yapılan bu açıklamalar ışığında yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka yükümlüsüne göre ekonomik yönden güçsüz olan nafaka alacaklısı tarafından açılan nafaka bağlanması veya bağlanan nafakanın değişen şartlar nedeniyle artırılması istemli davaların kısmen kabul edilmesi halinde, yargılama giderlerinin (ve bu giderlere dahil olan vekalet ücretinin) davalı tarafa yükletileceği, ayrıca davanın reddedilen kısmı nedeniyle davalı lehine yargılama giderine (ve vekalet ücretine ) hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir.
Ancak, ekonomik yönden daha güçlü olan nafaka yükümlüsü tarafından nafaka alacaklısı aleyhine açılan nafakanın kaldırılması veya indirilmesi istemli davalarda ise, HMK’nun 326. maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Buna göre, mahkemece; nafaka yükümlüsü davacı tarafından, nafaka alacaklısı olan davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabul edilmesi nedeniyle, reddedilen kısım yönünden vekille temsil edilen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK'nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle hüküm fıkrasının (5) nolu “Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” bendinin çıkartılarak yerine “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre; davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 1.980 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya, davanın red edilen kısmı üzerinden hesaplanan 1.980 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine," cümlesinin yazılmasına, hükmün davalı yararına düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İştirak (çocuk) nafakasına ilişkin her zaman dava açılabileceğine ilişkin Yargıtay Kararı
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/8207 E., 2022/7582 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 14.09.2022 tarihli yazısı ile istenilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü 14.09.2022 tarihli kanun yararına temyiz isteminde, temyize konu ilamın hüküm bölümünün onaylanan protokole göre başlıklı 2. bendinde ‘müşterek oturduğumuz mahalde bulunan 3 dairenin 2 dairesi davalı adına olup 3. dairenin de müşterek çocuk için harcanmak üzere kirasının nafaka olarak alınacağı ve kira parasının müşterek çocuk için kullanılacağına’ şeklinde hüküm tesis edildiğini, bu şekilde nafaka miktarının anlaşılabilir olmaktan uzak olduğunu, hükmün infaz kabiliyeti bulunmadığını, takdir edilen nafaka miktarı hakkında çocuğun yaşı ve diğer ihtiyaçları hep birlikte değerlendirilerek nafaka yükümlüsünün geliri ile orantılı olacak şekilde TMK`nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek açık, sarih, anlaşılabilir, taraflara tanınan hak ve yükümlülükleri tek tek gösterecek şekilde hüküm tesis edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
Dosyanın yapılan incelemesinde, davacı erkek tarafından dosyaya sunulan anlaşmalı boşanma protokolünün altında davalı kadının da imzasının bulunduğu, 03.09.2019 tarihli duruşmada davalı kadının kirada bulunan daireden alınan kira parasını nafaka olarak kullanacağını, dosyaya sunulan protokolün altındaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan ettiği, mahkemece tarafların dosyaya sunduğu protokolün uygun görüldüğü ve tarafların iradeleri doğrultusunda boşanma ve feri hükümlerine karar verildiği, onaylanan protokoldeki müşterek çocuk yararına hükmedilen nafakaya ilişkin maddenin de ilama yazıldığı anlaşılmaktadır.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. İştirak nafakası çocuğun hakkı olup, taraflar ileriye dönük olarak bu haktan feragat edemeyecekleri gibi, iştirak nafakasına ilişkin verilen karar kesin hüküm teşkil etmez. İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardan olup taraflar her zaman iştirak nafakasına ilişkin dava açabilirler.
Açıklanan sebeplerle, mahkemenin iştirak nafakasına ilişkin hükmü kanuna açık aykırı olmadığından Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına temyiz isteği yerinde görülmeyip talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına temyiz isteğinin REDDİNE oy birliğiyle karar verildi. 03.10.2022 (Prş.)
Comments