top of page

Anlaşmalı Boşanmada İştirak (Çocuk) Nafakası 2025

  • Yazarın fotoğrafı: Hasan Can Uca
    Hasan Can Uca
  • 20 Oca
  • 23 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Mar


Anlaşmalı Boşanma Nedir?


Anlaşmalı boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiş bir boşanma türüdür ve eşlerin karşılıklı rızası ile evlilik birliğinin sona erdirilmesini ifade eder.


TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 166/3


Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması ve eşlerin mahkemeye birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin açtığı davayı kabul etmesi gereklidir. Bu süreçte tarafların boşanma ve mali sonuçlar konusunda serbest iradeleriyle anlaşmış olmaları esastır.


Hâkim, tarafların iradelerinin özgürce açıklandığını ve çocuklar ile mali hususlara ilişkin yapılan düzenlemelerin uygun olduğunu değerlendirmek zorundadır. Anlaşmalı boşanma, tarafların anlaşmasıyla hızlı ve kesin bir şekilde sonuçlanabilen bir hukuki süreçtir.


Anlaşmalı Boşanmanın Hukuki Dayanağı Nedir?


Anlaşmalı boşanmanın hukuki dayanağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemedir. Bu maddeye göre, evliliğin en az bir yıl sürmesi ve eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin açtığı davayı kabul etmesi gerekmektedir.


Ayrıca tarafların boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu ile ilgili bir düzenleme yapmış olmaları ve bu düzenlemenin hâkim tarafından uygun bulunması şarttır.


Hâkim, tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmekle yükümlüdür. Bu şartlar yerine getirildiğinde, anlaşmalı boşanma kararı verilebilmektedir.


Anlaşmalı Boşanmanın Hukuki Niteliği Nedir?


Anlaşmalı boşanma, mutlak nitelikte bir genel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına dair bir karine oluşturur. Bu nitelik, hâkimin evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca incelemesini gereksiz kılar. Ancak hâkim, eşlerin serbest iradeleriyle boşanma kararı aldığını ve anlaşmanın kanunda belirtilen şartlara uygun olduğunu tespit etmekle yükümlüdür.


Anlaşmalı boşanma sürecinde tarafların mali sonuçlar ve çocuklarla ilgili düzenlemeleri hâkimin onayına sunması gereklidir. Hâkim, bu düzenlemelerde tarafların ve çocukların menfaatlerini gözeterek gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir ve tarafların bu değişiklikleri kabul etmesi hâlinde boşanma kararı verilebilir.



Anlaşmalı Boşanmada İştirak (Çocuk) Nafakası 2025


İştirak (Çocuk) Nafakası Nedir?


İştirak (çocuk) nafakası, boşanma sonrası ergin olmayan ortak çocukların bakım, eğitim ve temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla velayet kendisine bırakılmayan eş tarafından ödenen bir nafaka türüdür.


Türk Medeni Kanunu’nun 328. maddesine göre, iştirak nafakası, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte ödenmeye başlar ve çocuklar ergin oluncaya kadar devam eder. Çocukların ergin olmasına rağmen eğitim hayatlarının devam etmesi hâlinde, nafaka, eğitim süreci sona erene kadar ödenmeye devam eder.


TÜRK MEDENİ KANUNU MADDE 328


Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.

Bu nafaka türü, çocuğun üstün yararını gözeten bir düzenleme olup, boşanma sonrasında da çocuğun maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçlamaktadır. İştirak nafakası, ebeveynlerin çocuklarına karşı yasal ve ahlaki sorumluluklarının bir yansımasıdır.


Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası


Anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası, eşlerce hazırlanacak boşanma protokolünün zorunlu unsurlarından biridir. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, eşler, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında bir düzenleme yapmak zorundadır.


Taraflar, anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde nafakanın miktarını, artış oranını, ödeme süresini ve para birimini belirleyebilirler. Ancak, bu mutabakatın hukuki geçerlilik kazanabilmesi için hakim tarafından onaylanması şarttır.


Hakim, eşlerin iştirak nafakasına ilişkin düzenlemelerini inceler ve çocuğun menfaatlerini gözeterek gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Hakim, tarafların protokolde belirtmediği iştirak nafakası ile ilgili de bir karar verme yetkisine sahiptir.


Ayrıca, tarafların önerdiği anlaşmayı uygun bulmazsa, gerekli düzeltmeleri yaparak tarafların onayını alabilir. Onaylanan anlaşma metni aynen mahkeme kararına işlenerek yasal bağlılık kazanır. Taraflarca hazırlanan protokolde iştirak nafakası hususunda uzlaşma sağlanamaması hâlinde, anlaşmalı boşanma şartları oluşmadığından dava çekişmeli boşanmaya dönüşür.


Bu nedenle, protokolde iştirak nafakasına dair düzenlemelerin hukuka uygun ve tarafların mutabakatıyla hazırlanması, boşanma sürecinin sorunsuz tamamlanması için gereklidir.


Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası Yabancı Para Cinsinden Olabilir mi?


Anlaşmalı boşanma protokolünde, nafaka miktarının yabancı para birimi cinsinden belirlenmesi de mümkün olup, bu ödeme biçimi de mahkemece onaylandığı takdirde hukuki geçerlilik kazanır.


Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası Talep Edilmemesi


Anlaşmalı boşanma protokolünde iştirak nafakasına dair bir düzenleme yapılmamışsa, bu durum taraflar açısından sorun yaratabilir. Protokolde yer almayan iştirak nafakası hususu, hakimin dikkatsizliği veya ihmali sonucu onaylanmış olsa bile, çocukların nafaka hakkını kaybetmesi anlamına gelmez. Velayet kendisine bırakılan eş, boşanma sonrasında aile mahkemesine başvurarak diğer eşten iştirak nafakası talebinde bulunabilir.


Yargıtay kararlarına göre, çocukların üstün yararı her zaman önceliklidir ve iştirak nafakası çocukların temel hakları arasında yer alır. Bu nedenle, protokolde düzenlenmemiş olsa dahi, çocuğun menfaati doğrultusunda iştirak nafakası talep edilmesi mümkündür.


Anlaşmalı boşanma protokolünde taraflar iştirak nafakası talep etmemeyi kararlaştırabilirler. Ancak, bu durum çocuğun gelecekteki haklarından feragat anlamına gelmez. Örneğin, protokolde iştirak nafakası yerine çocuğun ihtiyaçları için toplu bir ödeme kararlaştırılmış olsa bile çocuk adına ileride iştirak nafakası talep edilebilir.


Ayrıca, iştirak nafakası dışında, çocuğun eğitim veya diğer spesifik giderleri için ayrı bir ödeme taahhüdü protokolde yer alsa dahi, bu hükmün infaz edilebilmesi için hukuki bir bağlılık yaratmaz. İştirak nafakası, çocuğun tüm temel giderlerini kapsayacak şekilde belirlenmelidir.


Son olarak, anlaşmalı boşanma sonrasında tarafların ekonomik durumlarının değişmesi veya çocuğun özel gereksinimlerinin ortaya çıkması gibi durumlarda, hakkaniyet gereği, mahkeme kararıyla iştirak nafakasının yeniden düzenlenmesi mümkün olabilir.


İştirak Nafakasına Hükmedildiği Halde Anlaşma Protokolüne Dayanarak Eğitim Masrafı Talep Edilebilir mi?


Türk Medeni Kanunu’na göre, anlaşmalı boşanma protokolünde belirtilen yükümlülükler, taraflar için bağlayıcıdır ve protokolün mahkeme tarafından onaylanması hâlinde hukuki geçerlilik kazanır.


Ancak mahkemece hükmedilen iştirak nafakası, çocukların genel bakım ve eğitim masraflarını kapsayacak şekilde düzenlenmişse, protokolde yer alan özel hükümlerin geçerliliği sona erer. Bu durumda, velayet hakkı kendisinde olmayan eşten, protokole dayanarak eğitim masraflarının ayrıca talep edilmesi mümkün değildir.


Anlaşmalı Boşanmada İştirak Nafakası - Sık Sorulan Sorular


1. Anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka belirtilmezse ne olur?


Eğer taraflar, protokolde iştirak nafakasına dair herhangi bir düzenleme yapmazlarsa, bu durum çocuğun nafaka hakkını ortadan kaldırmaz. Velayet hakkına sahip ebeveyn, ilerleyen dönemde nafaka talebinde bulunabilir.


2. Nafaka miktarını kim belirler?


Taraflar, anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka miktarını belirleyebilirler. Ancak hakim, bu miktarı çocuğun menfaatlerine uygun bulmazsa değişiklik yapma yetkisine sahiptir.


3. Anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası döviz cinsinden belirlenebilir mi?


Evet, nafaka tutarının yabancı para birimi cinsinden belirlenmesi mümkün olup, mahkeme tarafından onaylanması halinde hukuki geçerliliği bulunur.


4. Nafaka miktarı daha sonra artırılabilir mi?


Evet, taraflardan biri ekonomik şartların değiştiğini ve nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadığını ileri sürerek nafakanın artırılması için dava açabilir.


5. Nafaka ödemeyen eşe ne gibi yaptırımlar uygulanır?


Nafaka ödemeyen eş hakkında icra takibi başlatılabilir. Ödememekte ısrar edilmesi halinde nafaka borcunu ödemeyen eş hapis cezası ile karşı karşıya kalabilir.


6. Nafaka çocuğun ergin olmasıyla sona erer mi?


Genel olarak iştirak nafakası, çocuk ergin olana kadar devam eder. Ancak, çocuğun eğitimi devam ediyorsa, eğitimi sona erene kadar nafaka devam edebilir.


7. İştirak nafakası tarafların anlaşmasıyla tamamen kaldırılabilir mi?


Taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde nafaka talep etmeyeceklerini belirtebilirler. Ancak, bu durum ilerleyen süreçte iştirak nafakası talebinde bulunmalarına engel değildir.


8. İştirak nafakası toplu olarak ödenebilir mi?


Hayır, iştirak nafakası toplu olarak ödenemez. İştirak nafakasının aylık ödenmesi gerekir.


9. Nafaka miktarı protokolde sabitlenebilir mi?


Protokolde nafaka miktarının belirli bir artış oranı ile sabitlenmesi mümkün olup, mahkeme tarafından onaylanması halinde geçerli olur.


10. Nafaka ödeyen eşin maddi durumunun bozulması halinde ne olur?


Nafaka ödeyen eşin maddi durumu kötüleşirse, nafakanın azaltılması için dava açabilir.


Hukuki Destek Alabilirsiniz


Anlaşmalı boşanmada iştirak (çocuk) nafakasına ilişkin süreçler, tarafların hak ve yükümlülüklerini doğru bir şekilde değerlendirmeyi gerektirir. Nafakanın belirlenmesi, artırılması, azaltılması veya kaldırılması gibi konularda detaylı hukuki bilgi ve uzman desteği önem taşır.


Hukuk büromuz, bu süreçte ihtiyaç duyabileceğiniz hukuki danışmanlık ve temsil hizmetlerini profesyonel bir şekilde sunmaktadır. Sorularınız ve destek talepleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.



Anlaşmalı Boşanmada İştirak (Çocuk) Nafakası - Yargıtay Kararları


Anlaşmalı boşanmada iştirak nafakasının yabancı para cinsinden belirlenebileceği ve değiştirilebileceğine ilişkin Yargıtay Kararı


Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/7517 E., 2016/9755 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ


Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


Davacı vekili, dava dilekçesinde; tarafların,.... Mahkemesi'nin 2..... sayılı ilamı ile boşandıklarını; müşterek çocuk .... Mahkemesi.....sayılı ilamı ile aylık 665 Pound iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verildiği, aradan geçen sürede müşterek çocuğun ihtiyaçlarında artış olduğunu, davalının, müşterek çocuğun ....isimli özel okula kaydını yaptırdığı halde, ilk taksit sonrasında özel okul giderlerine katkıda bulunmadığını belirterek; iştirak nafakasının aylık 1.500 Pound'a artırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının, yurt dışında yaşama ve müşterek çocuğun özel okula kayıt kararını tek başına aldığını, 1 İngiliz Sterlini'nin başlangıçta 3,00 TL iken dava tarihindeki karşılığının 4,35 TL olarak değer kazandığını, nafakanın kendiliğinden arttığını, müvekkilinin müşterek çocuğunun ihtiyaçlarını elinden geldiğince karşıladığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


Mahkemece; ülke parası dışında başka bir para birimi ile ödeme yapılmasının kararlaştırılması halinde borcun ödeme günündeki rayiç üzerinden Türk parası ile ödenebileceği,....Mahkemesi'nin ....sayılı davanın açıldığı 26/06/2013 tarihind....döviz satış kuruna göre 2.980 TL olan bir İngiliz Sterlini'nin derdest dava tarihi olan 30/12/2015'te 4.323 TL'ye ulaştığı, önceki dava tarihinde ödenen 665 Pound Türk Lirası karşılığının 1.981 TL iken dava tarihi itibariyle 2.875 TL'ye ulaştığı, döviz kurundaki artış nedeniyle nafakanın esasen arttığı ayrıca Pound üzerinden artış yapılmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.


Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 328/1. maddesi hükmü gereğince; Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. (TMK. nun 329/1. maddesi)


Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur. (TMK. nun 330/1. maddesi)


Tüm bu maddeler doğrultusunda mahkemece iştirak nafakası belirlenirken; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.


.... Mahkemes.....sayılı ilamı ile müşterek çocuk ....için davalı tarafından ödenmekte olan 900 USD'nin özel okul gideri, yemek, kırtasiye ve diğer giderler dahil harcamalarının yarısının davalı tarafından karşılanacağı kabulü ile aylık 665 Pound iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verildiği, kararın 08.06.2015 tarihinde kesinleştiği; bu davanın ise, 30.12.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.


Somut olayda; davacının ekonomik ve sosyal durumu ile müşterek çocuğun giderleri araştırılmamıştır. Davalının zabıta marifetiyle sosyal ekonomik durum araştırması yapılmış ise de, davacı taraf davalının gelirinin daha yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, davalıya ait Avukatlık bürosunun kazancı tam ve sağlıklı şekilde saptanmamıştır.


Bu durumda, mahkemece; davacının ve davalının ekonomik ve sosyal durumunun tam ve sağlıklı olarak araştırılarak saptanması, müşterek çocuğun eğitim giderlerinde artış olup olmadığı nafakanın son artırımına ilişkin dava dosyası da getirtilerek değerlendirilmesi; bunun yanında, nafakanın tarafların anlaşması ve mahkeme kararı ile yabancı para üzerinden ödenmesinin kararlaştırıldığı, bu itibarla artırımın da yabancı para üzerinden yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı da gözönünde bulundurularak; hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası istenmemesinin sonradan istenmesine engel olmayacağına ilişkin Yargıtay Kararı


Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/16997 E., 2017/18176 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ


Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


Davacı, davalı ile 2015 yılında boşandıklarını, müşterek çocukları 2013 doğumlu ....'nın velayetinin kendisine verildiğini, boşanma neticesinde müşterek çocuk için nafakaya hükmedilmediğini, ancak küçüğün barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarının olduğunu ileri sürerek, küçük ....için aylık 300,00 TL nafakaya hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı, davacı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, anlaşmaları üzerine müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verildiğini, birbirlerinden nafaka, maddi manevi tazminat ve mehir istemeyeceklerine dair beyanda bulunduklarını, ekonomik durumunun nafaka ödemeye yeterli olmadığını, asgari ücret ile çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.


Mahkemece, boşanma kararının 11.01.2016 da kesinleştiği, kararın kesinleşmesini müteakip 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesine aykırı olarak henüz 1 ay yeni dolmuşken eldeki davanın 22.02.2016 tarihinde açıldığı, bu şekli ile bu davanın 4721 sayılı TMK’nun 166/3 ve 2. maddelerine, yani dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


1-Dava;anlaşmalı boşanma sonrasında açılan iştirak nafakası istemine ilişkindir.


TMK'nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.


Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.


Tarafların nafakaya ilişkin yaptıkları anlaşma hukuki niteliği itibariyle MK. hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabiidir. Böylece, kanunun emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleri ile sözleşme yapabileceklerdir. (BK.19 md.) (TBK.26 md.)


Ancak, TMK. 330/1.md. göre; nafaka miktarı çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur.


Yine, aynı kanunun 331.md. göre; Durumun değişmesi halinde, hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler ve nafakayı kaldırır.


Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre; nafakanın kaldırılması veya yeniden belirlenmesi için tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekir.


Bu nedenle; nafaka, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile artırılabilir veya indirilebilir.


Ayrıca, BK.19 (TBK 26) ve 20. (TBK 27.) maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge umulmadık gelişmeler yüzünden bozulacak olursa, güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (TMK 2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırmış koşullarla bağlı kalmaları beklenmiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelir. O nedenle, işlem temelinin çökmesi veya tarafların mali durumlarının değişmesi irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın kaldırılmasını veya yeniden belirlenmesini gerektirebilir.


Dairemizin istikrar kazanmış içtihatları bu doğrultudadır.(Yargıtay 3.H.D. 06.10.2008 tarih ve 2008/11801 E.-2008/16060 K.


Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;tarafların 16.12.2015 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma kararının 11.01.2016 tarihinde kesinleştiği,boşanma neticesinde müşterek çocuk 2013 doğumlu ... için iştirak nafakasına hükmedilmediği,eldeki bu dava ile davacı annenin müşterek çocuğun barınma,beslenme gibi giderleri bulunduğunu belirterek müşterek çocuk için aylık 300 TL iştirak nafakası talebinde bulunduğu tartışmasızdır.


Boşanma davasında iştirak nafakası istenmemesi sonradan istenmesine engel değildir. Çünkü, bu nafaka velayet hakkı verilen davacı anne tarafından çocuk adına istenmekte ve nafaka borcu bu nedenle her an yenilenen borçlardan olduğundan yeniden doğmaktadır.


Nitekim, iştirak nafakasında nafaka doğmadan bu nafakadan feragat mümkün değildir.


Mahkemece her ne kadar, boşanma kararının 11.01.2016 da kesinleştiği, kararın kesinleşmesini müteakip 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesine aykırı olarak henüz 1 ay yeni dolmuşken eldeki davanın 22.02.2016 tarihinde açıldığı, bu şekli ile bu davanın 4721 sayılı TMK’nun 166/3 ve 2. maddelerine, yani dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı anne yukarıdaki açıklamalar ışığında her zaman müşterek çocuk için iştirak nafakası talebinde bulunabileceğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve TMK’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilmek suretiyle müşterek çocuk için uygun bir miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.


SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/19152 E., 2013/17681 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE ...(AİLE) MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.


Y A R G I T A Y K A R A R I


Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


Davacı dilekçesinde; davalı ile ........... Asliye ... (Aile) Mahkemesinin 2012/156-174 E.K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, müşterek çocuk ............'ın velayetinin kendisine verildiğini ancak nafakaya hükmedilmediğini, boşanmadan sonra şartların değiştiğini, çocuğun ihtiyaçlarının arttığını belirterek müşterek çocuk lehine aylık 300 TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı; ekonomik gücü olmadığından nafaka talebine ilişkin davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece; boşanma davasında tarafların birbirlerinden nafaka taleplerinin bulunmadığını bildirdikleri, karar tarihi ile nafaka talep tarihi arasında beş aylık kısa bir süre geçtiği ve bu süre içinde tarafların ekonomik durumlarında fark edilir bir değişme olduğunun ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.


Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler anne ve baba tarafından karşılanır (TMK nun 327/.... maddesi).


Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK 328/.... maddesi).


Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerlerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK.nun 329/.... maddesi).


Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur (TMK.nun 330/.... maddesi).


TMK.nun 182/.... maddesine göre boşanma veya ayrılık vukuunda velayet kendisine verilmeyen eş, küçük çocuğun bakım ve eğitim giderlerine "gücü" oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup tarafların iradesine tabi kılınmamıştır.


Dolayısıyla boşanma davası sırasında annenin velayeti altında bulunan küçüğün menfaatine aykırı olarak ve henüz tahakkuk etmemiş (doğmamış bir alacaktan) iştirak nafakasından feragati geçersizdir. Feragate ilişkin beyanı, küçüğün ergin olacağı tarihe kadar sürecek olan nafakayı kapsamaz. İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardandır.


Bu nedenle, anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenilmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirilebilir. Buna göre, velayet hakkı kendisine verilen taraf her zaman için karşı taraftan iştirak nafakası talep edebilecektir.


O halde mahkemece; tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, küçüğün yaş, eğitim ve bakım giderleri dikkate alınarak "hakkaniyet" ölçüsünde nafaka takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.


Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, ........2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Anlaşmalı boşanmada toplu para ödenmesinin ve iştirak nafakası istenmemesinin sonradan nafaka istenmesine engel olmayacağına ilişkin Yargıtay HGK Kararı


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2613 E., 2019/1191 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


Taraflar arasındaki “iştirak nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.02.2015 tarihli ve 2013/1354 E., 2015/274 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 05.10.2015 tarihli ve 2015/7375 E., 2015/15006 K. sayılı kararı ile:


“...Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların Ankara 8.Aile Mahkemesinin 2007/761 esas ve 768 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, bu karar ile müşterek çocuk ...'in velayet hakkının davacı anneye verildiğini, söz konusu karar ile küçüğe iştirak nafakası takdir edilmediğini, aradan geçen sürede müşterek çocuğun ihtiyaçlarının arttığını bu nedenle ... için aylık 1.500 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili cevap dilekçesinde, tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma dosyasında düzenlenen protokol gereğince tarafların birbirlerinden her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunmayacaklarının kararlaştırıldığını, ayrıca davalının küçüğün şahsi ve eğitim giderleri için davacıya 156.000 TL verdiğini bu nedenle davanın reddini istemiştir.


Mahkemece; tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararı ile davalının küçüğün eğitim ve öğretim masrafları için davacıya 156.000 TL tutarında para bıraktığı ,boşanma dosyasında düzenlenen protokol gereğince tarafların birbirlerinden her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunmayacaklarının kararlaştırıldığı, aradan geçen sürede davacının ekonomik durumunda olağanüstü bir kötüleşme ve davalının ekonomik durumunda olağanüstü bir artış da olmadığı , boşanma dosyasında düzenlenen protokolün 4.maddesinin iştirak nafakasının toplu ödemesi olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı tarafından protokolün 4.maddesi gereğince toplu olarak yatırılan nafaka miktarının faiz getirisinin enflasyon götürüsünü karşılayabilecek miktarda olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


Dava; iştirak nafakası istemine ilişkindir.


TMK. 182/2.maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır". Aynı Yasanın 328/1.maddesine göre de; "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur" (TMK. 330/1).


İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir.


TMK. mad. 176/4 hükmüne göre ''Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 331. madde uyarınca; "durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır."


Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.


Dosya kapsamından, tarafların 12.07.2007 tarihinde anlaşmalı boşandığı, anlaşmalı boşanma dosyasında yer alan 10.07.2007 tarihli protokolde, davalı babanın küçüğün eğitim ve öğretim masrafları için davacıya 156.000 TL tutarında para bırakacağı ve tarafların birbirlerinden her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunmayacakları hususlarının kararlaştırıldığ, söz konusu karar ile ; 26.04.2004 doğumlu müşterek çocuk ...'in velayetinin davacı anneye bırakıldığı, dosya kapsamındaki 10.07.2007 tarihli protokol gereğince mahkemece istenmemesi nedeniyle taraflar ve müşterek çocuk lehine nafaka takdirine yer olmadığına dair karar verildiği, kararın 12.07 .2007 tarihinde taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.


Mahkemece; yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacının emekli olup, aylık 1290 TL maaş aldığı, ayrıca Boğaziçi yazılım şirketinde çalışıp aylık 890.00 TL gelir elde ettiği, kendisine ait evde yaşadığı, davalının ise emekli olup, 2.100TL emekli maaşı aldığı ayrıca çalıştığı özel şirketten 1.000 TL gelir elde ettiği ,kendisine ait evde yaşadığı ,evli olduğu ,bu evliliğinden de ilköğretime giden bir çocuğu olduğu, müşterek çocuğun ise dava tarihi itibariyle 9 yaşında olup, özel okulda eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasanın 2.maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.


Somut olayda, yerel mahkeme; Ankara 8.Aile Mahkemesinin 2007/761 Esas ve 768 Karar sayılı dosyası kapsamında yer alan 10.07.2007 tarihli protokolün 4.maddesi gereğince, davalı babanın müşterek çocuğun eğitim ve öğretim masrafları için davacıya bıraktığı 156.000 TL tutarında parayı iştirak nafakasının toplu olarak ödenmesi şeklinde değerlendirmiş olsa da, TMK.'nun 182/2.maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu yine anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacağı ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınmalıdır. Mahkemece; yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


Bununla birlikte Ankara 8.Aile Mahkemesinin 2007/761 esas, 768 karar sayılı ve 12.07.2007 tarihli (boşanma) ilamı ile bu davanın açıldığı tarih arasında yaklaşık altı yıllık süre geçmiştir.  Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.


O halde; mahkemece yapılacak iş; tarafların tespit edilen sosyal ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim dikkate alınarak, TMK.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesidir…”


gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


HUKUK GENEL KURULU KARARI


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Dava, iştirak nafakası istemine ilişkindir.


Davacı vekili, tarafların Ankara 8. Aile Mahkemesinin 12.07.2007 tarihli ve 2007/761 E., 768 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, bu karar ile müşterek çocukları ...'in velayet hakkının müvekkiline verildiğini, küçüğe ise iştirak nafakası takdir edilmediğini, müşterek çocuğun yıllık eğitim masrafının ortalama 20.000TL, özel piyano kursunun masrafının ise aylık 500TL olduğunu, müvekkilinin 1.287,59TL ücret karşılığında çalıştığını, davalının ise emekli olmasına rağmen halen çalıştığını ve aylık gelirinin ortalama 10.000TL olduğunu, aradan geçen sürede müşterek çocuğun ihtiyaçlarının arttığını ileri sürerek, müşterek çocuk ... için aylık 1.500TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, düzenlenen protokol gereğince tarafların birbirlerinden her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunmayacaklarının kararlaştırıldığını ve müvekkilinin küçüğün şahsî ve eğitim giderleri için davacıya 156.000TL verdiğini, bu bedelin 6,5 yıllık faiz getirisinin en az 120.000TL olduğunu, müvekkilinin kızının birçok eksik ve ihtiyacını da giderdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.


Yerel mahkemece, anlaşmalı olarak boşanan tarafların, düzenledikleri protokolde birbirlerinden her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunmayacakları ve davalının küçüğün eğitim ve öğretim masrafları için davacıya 156.000TL tutarında para vereceğinin kararlaştırıldığı, miktarın davalı tarafından velayeti kendisine verilen davacıya ödendiği, davacının ekonomik durumunda da olağanüstü bir kötüleşme ve davalının ekonomik durumunda olağanüstü bir artış olmadığı, boşanma protokolünün 4. maddesindeki ödemenin iştirak nafakasının toplu ödemesi olarak değerlendirilmesi gerektiği, hâkim tarafından onaylanan anlaşma protokolündeki diğer hükümler ile müşterek çocuğun dava tarihinde henüz ilkokul çağında olması, davalı tarafından protokolün 4. maddesi gereğince toplu olarak yatırılan nafaka miktarının faiz getirisinin enflasyonun götürüsünü karşılayacak miktarda olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.


Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.


Mahkemece, önceki gerekçelere yanında, davacı tarafından verilen dava dilekçesinde çocuğun yıllık masrafının ortalama 20.000TL olarak belirtildiği, boşanma davasında iştirak nafakası talep edilmemiş olsa dahi ilerleyen dönemde dava açılmasına engel bir düzenleme bulunmamakla birlikte boşanma davasından altı yıl sonra nafaka artırım davası açıldığı, ancak davacı kabulüne göre çocuğun yıllık giderinin 20.000TL olduğu buna göre dava tarihi itibariyle çocuğun toplam giderinin 120.000TL civarında olduğu, giderlere davacı annenin de katılma yükümlülüğü bulunması karşısında toplu olarak verilen 156.000TL'lik nafakanın dava tarihi itibariyle tükenmediği, bu hususta daha sonra dava açılabilir ise de dava tarihi itibariyle nafaka artırım davası açılmasının yapılan sözleşmeye ve hakkaniyete uygun düşmediği, davacı kabulünde olduğu üzere 20.000TL giderin toplu nafakadan karşılanabilecek durumda olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.


Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.


Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanma protokolünde, küçüğün şahsî ve eğitim giderleri için peşin ödenen paraya ve tarafların her ne suretle olursa olsun nafaka talebinde bulunamayacaklarının kararlaştırılmış olmasına rağmen, aradan geçen altı yıllık süre sonrasında müşterek çocuk yararına iştirak nafakası talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.


Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2. maddesi ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması esası kabul edilmiş; 327. maddesinde de çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı öngörülmüştür.


Anılan Kanun'un 328. maddesinde ise ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü oldukları düzenlemesine yer verilmiştir.


Ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası ise, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir ve hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir.


İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği ise 4721 sayılı Kanun'un “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330. maddesinde;


“Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.


Nafaka her ay peşin olarak ödenir.


Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir ”


Şeklinde düzenlenmiştir.


Bunun yanında iştirak nafakası miktarının yeniden belirlenmesi de mümkündür.


Nitekim TMK'nın “Durumun değişmesi” başlıklı 331. maddesi;


“Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır”.


Buna göre hâkim ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını artırabilir, azaltabilir veya kaldırabilir.


Görüldüğü üzere, iştirak nafakası miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.


Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, davacı emekli olup, aylık 1.290TL maaş aldığı, ayrıca bir yazılım şirketinde çalışarak aylık 890TL gelir elde ettiği , kendisine ait evde yaşadığı; davalının ise emekli olup, 2.100TL emekli maaşı aldığı, ayrıca çalıştığı özel şirketten 1.000TL gelir elde ettiği, kendisine ait evde yaşadığı, evli olduğu, bu evliliğinden de ilköğretime giden bir çocuğunun bulunduğu, müşterek çocuğun ise dava tarihi itibariyle 9 yaşında olup, özel okulda eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.


Buradan hareketle, mahkemece tarafların boşanmalarına esas alınan 10.07.2007 tarihli protokolün 4. maddesinde düzenlenen ve bankada bulunan 156.000TL tutarındaki meblağın müşterek çocuğun eğitim ve öğretim masrafları için davacı anneye davalı tarafından bırakıldığı, bu nedenle iştirak nafakasının toplu olarak ödendiği kabul edilmiş ise de, öncelikle bahsi geçen paranın tarafların ortak hesabında bulunduğu sabit olup; paranın tamamının davalıya ait olduğu, çocuk yararına harcanmak üzere anneye bırakıldığına yönelik mahkemenin kabulü gerçeği yansıtmamaktadır. İştirak nafakası özelliği gereği, 4721 sayılı TMK’nın 330. maddesine göre “irat” şeklinde karar verilmesi gerektiğinden, bu paranın iştirak nafakası olarak kararlaştırılmadığı da açıktır.


Öte yandan, 4721 sayılı TMK’nın 182/2. maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının koşulların değişmesi, çocuğun ihtiyacı ve üstün yararı gözetilerek daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacak ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınabilecektir.


Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. İşte davacı anne bu zorunluluk nedeniyle davalı babadan müşterek çocuk yararına nafaka talep etmektedir.


Önemle vurgulamak gerekir ki, boşanma kararının kesinleştiği tarih olan 12.07.2007 tarihinden dava tarihi 07.10.2013 tarihine kadar 6 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, boşanma tarihinde 3 yaşında olan müşterek çocuk ... Kasım’ın dava tarihi itibariyle 9 yaşında olması, değişen ve gelişen durumlar ile çocuğun ihtiyaçları ve üstün yararı da gözetilip, şahsî ve eğitim giderlerinin doğal olarak artmış olacağı dikkate alınarak, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak müşterek çocuk yararına 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir.


Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, boşanma protokolü davacıya müşterek çocuğun şahsî ve eğitim giderleri için bırakılan 156.000TL’nin dava tarihi itibariyle tükenmesi mümkün olmadığından dava tarihi itibariyle müşterek çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesine gerek olmadığı, bu nedenlerle yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.


Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığında dava tarihi 07.10.2013 olduğu hâlde 01.04.2016 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.


Hâl böyle olunca yukarıda açıklanan sebeplerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.


SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, HUMK’nın 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.11.2019 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.


KARŞI OY


İştirak nafakası 4721 sayılı TMK 182. maddede düzenlenmiş ise de bu madde soybağının hükümlerinin düzenlendiği TMK 321 vd. maddelerde yer alan hükümlerle birlikte değerlendirilip uygulanmalıdır.


Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler (TMK 182/1).


Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK 182/2).


Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir (TMK 182/3).


Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK 328/1).


Çocuk ergin olduğu hâlde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler (TMK 328/2).


Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK 329/1).


Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur (TMK 330/1).


Nafaka her ay peşin olarak ödenir (TMK 330/2).


Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir (TMK 330/3).


Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır (TMK 331/1).


Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; boşanma protokolünde mülkiyeti ... Kasım'da görünen araç, taşınmaz ve ev eşyalarının ... Kasım'da kalacağı ve ...'ın hak iddia etmeyeceği, yine ... Kasım adına olan banka hesabındaki 156.000TL'nin müşterek çocuk ...'in şahsi ve eğitim giderleri için kullanılmak üzere annesi ...'da kalacağı ve ayrıca iştirak ve yoksulluk nafakası ödenmeyeceği belirtilmiş ve mahkemece de bu protokole bağlı kalınarak iştirak nafakasına hükmedilmemiştir.


Protokol içeriğinden tarafların boşanmanın mali sonuçları konusunda da anlaşıp tasfiyeye gittikleri edinilmiş mallara katılma rejimine rağmen tümüyle ... üzerinde görünen malvarlıkları ile ev eşyaları üzerinde Şenol'un hak iddia etmediği ancak bankadaki paranın çocuğun şahsi ve eğitim giderleri için harcanacağının kabul edildiği görülmektedir.


İştirak nafakasının amacı çocuğun şahsi ve eğitim giderlerini karşılamak olup taraflar da bu amaca uygun olarak bankadaki paranın çocuğun şahsi ve eğitim giderleri için harcanacağını kabul etmişlerdir. Velayet kendisine verilmeyen baba, çocuğun bu giderlerine iştirak nafakası ödemek suretiyle katılmak zorundaysa da bunu sağlayacak başka bir giderim şekli sağlamış ise babanın sorumluluğunda bu da gözetilmelidir. Baba bankadaki para üzerinde hak iddia etmeyerek çocuk için bırakmış olduğuna göre bu paranın yarısı olan 78.000TL'yi peşin vermek suretiyle bunun çocuğun ihtiyaçlarına yeterliliği ölçüsünde bu yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü gerekir.


Çocuk o tarihte 3 yaşında olup 18 yaşında reşit olacağı ve reşit olma tarihine kadar kalan 15 yıl düşünüldüğünde bu paranın aylık karşılığı 433TL olup o tarihte 352,09TL olan asgari ücret miktarının 1,23 katı etmektedir. Anneye düşen hisse de gözetildiğinde asgari ücretin 2,46 katı etmektedir. Anne bu parayı peşin olarak aldığına göre değerinin düşmemesi ve ileride çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için altın, döviz, faiz gibi değişik ekonomi araçlarını kullanarak gerekli önlemleri de almak zorundadır. Dava tarihi itibarıyla çocuk için ayrılan bu paranın ihtiyaçları karşılamaya yetmediği ve babanın ek olarak giderlere katılma yükümlülüğü doğduğu ispatlanmış değildir. Baba bağımsız bölüm üzerinde de hak iddia etmemiş olup mevcut evin varlığına rağmen yeni bir ev alınmış olması da ihtiyaçların artmış olduğu şeklinde değerlendirilemez. Artan ihtiyaçlar ölçüsünde anne de giderlere katılmak yükümlülüğünde olup tüm giderleri baba üstlenmek zorunda değildir.


İştirak nafakasının aylık ödenmesi gerekmekte ise de bu giderler için toptan ve peşin olarak parayı alan annenin artık aylık ödenmesi gerekir ve kararda da bu şekilde bir nafakaya hükmedilmediği için çocuk adına isteme hakkım var demesi mümkün değildir. Anne ancak artan ihtiyaçlar ile babanın verdiği bu paranın yetmediği tarih itibarıyla nafaka istemesi mümkün ise de çocuk için ayrılan bu paranın dava tarihinde henüz 9 yaşında olan çocuk için yeterli düzeyi koruduğu açık olup davanın reddine dair mahkeme kararı yerinde olduğu için hükmün onanması gerektiği görüşünde olduğumdan hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.


Anlaşmalı boşanmada eğitim giderlerini de kapsayan iştirak nafakası kararlaştırılmışsa tekrar eğitim gideri talep edilemeyeceğine ilişkin Yargıtay Kararı


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/13335 E., 2016/12661 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


Taraflar Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanmışlar ve 31.01.2012 tarihli boşanma protokolü mahkemece tasdik edilmiş, karar 24.11.2014 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı kesinleşen boşanma protokolünün 5. maddesinde "Tarafların çocukları... ve...'nin öğrencilik süreçlerinde tüm eğitim masrafları babaları tarafından karşılanacaktır." hükmü gereğince ödenmeyen 2013-2014 öğretim yılına ait eğitim masrafları yönünden davalı aleyhine.... İcra Müdürlüğünün 2014/9912 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış, davalı borçlu erkeğin itirazı üzerine takip durmuştur. Davacı itirazın iptalini istemiş, mahkemece itirazın iptali ile takibin devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmiş, kararı davalı temyiz etmiştir.


Davacı 25.09.2013 tarihinde, protokolün 5. maddesine de dayanarak iştirak nafakası davası açmış, dava... Aile Mahkemesi' nin 2013/760 esas, 2014/509 karar sayılı ilamı ile kabul edilerek müşterek çocuk İnci lehine 650 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/17939 esas, 2015/4192 karar sayılı ve 16.03.2015 tarihli kararı ile "... Boşanma davasında taraflar arasında düzenlenen protokolün 5.maddesinde İnci'nin öğrencilik sürecinde tüm eğitim masraflarının davalı baba tarafından karşılanacağının belirtildiği anlaşılmıştır. Aslolan sözleşmeye bağlılık ilkesidir. ...'nin 8. sınıf öğrencisi olup, kollejde öğrenim gördüğü, okulun yıllık ücretinin 10.557,00 TL olduğu, ayrıca 1.800,00 TL dersane giderinin olduğu anlaşılmıştır. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyacı ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında, takdir olunan iştirak nafakası miktarı az olup, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir nafaka takdir edilmesi gerekirden, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesi ile bozulmuş, bozma üzerine aynı mahkemece 2015/319 esas 2015/456 karar ve 07.07.2015 tarihli ilamla çocuk lehine 1.050 TL iştirak nafakasına hükmetmiştir.


Bu durumda, müşterek çocuk İnci için, hükmedilen aylık 1.050 TL iştirak nafakası eğitim giderlerini de kapsamakta olup, bu hüküm, taraflarca anlaşmalı boşanma sırasında imzalanan protokolün 5. maddesini ortadan kaldırmıştır. Artık, davalı babadan, İnci için ayrıca protokole dayanarak eğitim gideri istenilmesi mümkün değildir. Aksi düşünce babanın iki kez eğitim gideri ödemesi sonucunu doğurur. Bu sebeple, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.28.06.2016(Salı)


コメント


bottom of page